Arkadaşlarımızla 3 günlük bir gezi programı yapıp Hollanda’nın başkenti Amsterdam’a gittik. Amsterdam’ın havalimanı Schiphol. Buradan şehir merkezindeki Amsterdam Centraal’a trenle ulaşabilirsiniz. Valizinizi alıp çıktıktan sonra mağazaların olduğu büyük bir alana çıkıyorsunuz. Bu alanda solda Tickets yazan bölümü göreceksiniz. Schiphol’den 15 dakika içerisinde Amsterdam şehir merkezine ulaşabileceğiniz tren biletlerini buradan alabilirsiniz. Bilet gişesinden dönüş için de bilet alırsanız fiyatı daha uygun oluyor. Görevliden hangi perondaki trene bineceğinizi öğrenip, peron numaralarına göre tren hattına yine bilet satılan yerin etrafındaki yürüyen merdivenlerden inebilirsiniz.

15 dakikalık seyahat sonunda Amsterdam Centraal’a(Amsterdam’ın tren istasyonu) ulaştık.

Amsterdam Centraal’in önündeki meydanın adı Stationsplein. Otelimiz burada olduğu için bavullarımızla istasyonun karşısındaki Nh Barbizon Palace oteline yürüdük. Ücretsiz internet, temiz odalar, güleryüzlü otel görevlileri ve konum olarak da iyi olması sebebiyle biz oteli beğendik, tavsiye ederim.

Eşyalarımızı odaya bıraktıktan sonra otelin yanındaki sokaktan sola dönüp kanal boyunca Dam Meydanı’na doğru yürümeye başladık. Amsterdam’da evlerin hemen hemen hepsinin en üst katında üzerinde çengel olan betonlar var. Ayrıca binalar hafif eğimli yapılmış. Bunun nedeni kolay eşya taşınabilmesi içinmiş. Taşınma sırasında bu çengelleri kullanılıyorlarmış.

Damstraat sokağından sağa dönüp, burada bulduğumuz İtalyan restaurantında yemek yemeye karar verdik.

Pizza, makarna ve salata yedik. Toplam 5 kişi 71 Euro hesap ödedik. Yemekleri de güzeldi, tavsiye ederim. Yemekten sonra sokaktan Dam Meydanı’na doğru yürümeye devam ettik. Yol boyunca hediyelik eşya ve peynir dükkanları göreceksiniz. Ayrıca Dam Meydanı’nın başladığı yerin köşesindeki hediyelik eşya dükkanının kapısında Hollanda’nın yerel çarığı olan dev bir Klomp var. Turistler içerisine girip fotoğraf çektiriyor.

Meydanın orta bölümünde beyaz taştan yapılmış bir anıt var. Anıtın ismi Ulusal anıt. 1956 yılında II. Dünya Savaşı’ndaki kurbanları anmak için dikilmiş.
Anıtın sağ tarafında “de Bijenkorf” adında Türkiye’deki Boyner mağazaları gibi birçok markanın bir arada olduğu çok katlı perakende mağazası bulunuyor. Genelde pahalı markaların satıldığı bir mağaza. de Bijenkorf’un internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın(sayfa Flemenkçe olarak açılıyor).

Amsterdam bisikletleriyle meşhur. Şehirde birçok kişi ulaşımını bisikletle sağlıyor. Kanalların kenarlarında, köprülerin üzerinde kilitlenmiş bisikletler görebilirsiniz. Şehirde bisikletler için Amsterdam Centraal’in yanında büyük bir bisiklet parkı yapılmış. Ayrıca şehrin her yerinde bisikletler için özel yollar yapılmış. Biz son güne kadar buna alışamadık. Bisikletler kaldırımların kenarında ayrılmış yollardan gidiyorlar. Kaldırıma çıkınca Türkiye’de yol artık yayalarındır ama Amsterdam’da öyle değil. Yaya yolları ayrı, bisiklet yolları ayrı. O yüzden dikkatli olmak lazım, bisiklet yoluna girince hemen bisikletin zilini çalıp sizi uyarıyorlar zaten çekilmeniz için
Dam meydanının alt bölümünde Amsterdam Kraliyet Sarayı bulunuyor. Bina, 1655 yılından 1808 yılına kadar belediye binası olarak kullanılmış, daha sonra kraliyet sarayı olarak kullanılmaya başlanmış. Kraliyet Sarayı’nın bilet alarak gezebiliyorsunuz. Sarayın internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın.

Sol tarafta birçok ülkede bulunan balmumu heykel müzesi Madame Tussaud bulunuyor.

Kraliyet Sarayı’nın sağından aşağıya yürüdüğünüzde sağda Nieuwe Kerk(Yeni Kilise), karşıda ise Magna Plaza Alışveriş Merkezi’ni göreceksiniz.
Nieuwe Kerk 15. yüzyılda Gotik, Neo-Gotik mimariyle inşa edilmiş bir kilise. Şu anda da kraliyet ailesinin atama törenleri ve düğünleri için kullanılıyor.
Nieuwe Kerk’ün internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın.


Magna Plaza ufak bir alışveriş merkezi. Magna Plaza’nın internet sitesinden alışveriş merkezindeki mağazaların listesine ulaşmak için lütfen tıklayın.
Magna Plaza’nın hemen yanında Albert Heijn adındaki süpermarket zincirinin mağazası var. Biz Amsterdam’dan aldığımız tüm peynirleri buradan aldık. Birçok yere baktık, fiyatları en uygun olan yer burasıydı. Amsterdam’ın birçok yerinde marketleri varmış, haritadan ulaşmak için lütfen tıklayın. Ayrıca marketin açık olduğu saatlere de buradan bakabilirsiniz.

Otelimize dönüp biraz dinlendikten sonra akşam tekrar çıkıp Red Light District’e(Kırmızı Fener Mahallesi) gittik. Çok kalabalık, kadın erkek herkesin gezdiği, gezerken camekanların arkasında genelevlerde çalışan kızları göreceğiniz bir mahalle. Ayrıca esrar satılan coffeeshoplar var.


Red Light District’in sokaklarını gezdikten sonra otelimize döndük.
2.gün
Sabah kalkıp otelimizin biraz uzağında, Tripadvisor’ın sayfasından gördüğümüz Moods Coffee Corner’a gitmek üzere yola çıktık.
Otelimizden sola dönüp mümkün olduğunca kanalların kenarından yürüdük. Burası Amsterdam’ın turistik yerleri değil, halkın oturduğu evler ve çok güzel.



Bol bol fotoğraf çektirerek Lindengracht sokağının sonundaki Moods Coffee’ye geldik. Burası mahalle arasında bir café. Ortalama bir yer diyebilirim. Kahvaltı tabağı(içerisinde meyveli yoğurt, tost, portakal suyu, domates ve reçel var) ve sandviçler sipariş ettik. Yediklerimiz güzeldi. Sıkıntısı çok küçük bir mekan 6 tane masası var, biz Pazar günü gittiğimizde son boş masada oturduk. Sonrasında gelip geri dönenler oldu.

Moods Coffee Café’nin internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın.
Kahvaltı yaptıktan sonra Moods’tan çıkıp sola dönerek kanal boyunca aşağıya yürüdük. Daha önce internetten Van Gogh Müzesi biletleri almıştık. Van Gogh Müzesi, birçok müzenin olduğu Museumplein’de(Müze Meydanı). Gidiş tarihiniz netleştiğinde internetten müze bileti almanızı tavsiye ederim. Biz gittiğimizde müzenin önünde uzun bir kuyruk vardı. Biletinizi alırken tarih ve saat belirtiyorsunuz. Tam o saatte müze önünde olduğunuzda, giriş kapısının hemen yanındaki özel girişten giriş yapıyorsunuz.

Van Gogh Müzesi’ne gitmenizi tavsiye ederim. Müzeye girdiğinizde sağdaki vestiyere ücretsiz olarak montonuzu verip rahatça gezebilirsiniz. Ayrıca müzenin içerisinde hediyelik eşyalar alabileceğiniz güzel bir mağazası var.
Müzeden çıktıktan sonra Museumplein’da bulunan ve her daim kalabalık olan I amsterdam yazısının önünde fotoğraf çektirebilirsiniz.


Daha tenha olduğundan fotoğraf çektirmek için sabah saatlerini tercih edebilirsiniz. I amsterdam yazısından sonra trenle 20 dakika uzaklıkta yel değirmenlerin olduğu Zaanse Schans köyüne gitmek üzere Museumplein’ın köşesindeki tramvay durağına gittik. Durak Hollanda ulusal müzesi olan ve birçok sanat eserinin sergilendiği Rijksmuseum var.

Rijksmuseum’un internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın. İnternet sitesindeki Online Tickets bölümüne girerek önceden bilet alabiliyorsunuz.
Müze gezimiz bittikten sonra Hollanda’nın yeldeğirmenlerini görmek için 20 dakika uzaklıktaki Zaanse Schans köyüne gitmeye karar verdik. Zaanse Schans’a giden trenler Amsterdam Centraal’den kalkıyor. İstasyona gitmek için I amsterdam yazısının yanındaki tramvay durağına yürüdük.
Tramvay biletini tramvayın içerisinden, vatmandan alabiliyorsunuz. 1 saatlik, 1 günlük, 2 günlük, 3 günlük biletler satılıyor. Biletinizi ilk okuttuğunuzda geçerliliği başlıyor.


Dikkat etmeniz gereken nokta, tramvaya hem binerken hem de inerken biletin okutulması gerekiyor. 2 ya da 5 numaralı, üzerinde Amsterdam Centraal yazan tramvaylarla merkez tren istasyonuna ulaşabilirsiniz.

Amsterdam tramvay haritasına ulaşmak için lütfen tıklayın.
Amsterdam Centraal’in içerisindeki bilet satış ofisinden Zaanse Schans(okunuşu Zanse Şans)’a gitmek istediğinizi belirterek tren bileti alabilirsiniz. Yaklaşık yarım saatte bir tren var. 20 dakikalık tren yolculuğundan sonra Koog-Zaandijk tren istasyonunda inmeniz gerekiyor. Buradan Zaanse Schans’a 15 dakika yürüyerek ulaşabilirsiniz. Bir diğer alternatif de yine Amsterdam Centraal’in önündeki duraktan kalkan 391 nolu otobüsle de gidilebiliyor ancak otobüs 1 saatte gidiyor, o yüzden biz treni tercih ettik.
Amsterdam Centraal’in internet sitesinden tren saatlerini görmek için lütfen tıklayın. From bölümüne Amsterdam Centraal, To bölümüne Koog-Zaandijk yazıp; gitmek istediğiniz tarih ve saati belirtip Amsterdam’dan Zaanse Schans’a giden trenlerin saatlerine ulaşabilirsiniz. Trene binmeden önce biletinizi makinaya yerleştirip onaylatmanız gerekiyor.

Koog-Zaandijk tren istasyonundan indiğinizde sola, Zaanse Schans yazan yöne doğru yürümeniz gerekiyor.

Buradan yol bitimine kadar devam edip sola dönüyorsunuz. Sonra sağda sizi ilk yeldeğirmeni karşılıyor. Yel değirmeninden sağa döndüğünüzde denizi ve köydeki tüm yeldeğirmenlerini uzaktan göreceksiniz. Köprüden karşıya geçtiğinizde Zaanse Schans köyüne gelmiş olacaksınız. Köprüde bol bol fotoğraf çektirin, manzara süper. Köprünün orta kısmı, İstanbul’daki eski Galata Köprüsü gibi büyük bir tekne geçerken açılıyor.

Zaanse Schans’ın girişinde köyün ücretsiz haritasını alabileceğiniz makinalar var.

Çok küçük bir köy, içerisinde de peynir, ayakkabı fabrikası, 1-2 tane restaurant, hediyelik eşya dükkanı ve baharat üreten bir yel değirmeni var. Köylüler çok sevecen insanlar. Fiyatları biraz pahalı, o yüzden biz peynir alışverişimizi buradan yapmadık ama köyün hemen girişindeki ilk dükkandan çok güzel hardal satın aldık, eğer seviyorsanız tavsiye ederim.




Bir de baharat öğüten değirmendeki dükkandan tatlı yapımında kullanabilecek tarçınlı şeker aldık, o da çok güzeldi.
Tüm köyü yaklaşık 2 saatte tamamlayarak tekrar tren istasyonuna yürüyüp Amsterdam’a gitmek üzere trene bindik. Şehir merkezine geldiğimizde Heineken Bira Fabrikası’nı gezmek için daha önce internetten satın aldığımız Heineken Experience’a gitmeye karar verdik. Heineken Experience’ın biletini alırken tarih ve saat seçmiyorsunuz, yıl sonuna kadar istediğiniz saatte gidebilirsiniz. İnternetten alınca bilet fiyatı biraz da ucuz.
Heineken Experience’ın internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın.

Heineken Experience, Stadhouderskade tramvay durağının hemen yanında. Bu duraktan 16 ve 24 nolu tramvaylar geçiyor. Heineken Experience’a girerken üzerinde 3 tane düğmesi olan bir bileklik veriyorlar. Bu bileklikle bira fabrikasını gezmeye başlıyorsunuz. Aslında hayal ettiğimiz gibi biraların gerçekten yapımını görmeyi bekledik ama videolarla ve ayakta durduğunuz, platformun hareket ettiği kısa bir filmle anlatılıyor. İçeriyi kendiniz oklarla yapılan yönlendirmelerle kendiniz geziyorsunuz.

Bira yapımında kullanılan tankları gezerken size henüz alkol konulmamış arpa suyu ikram ediyorlar, tabi ki tadı baya kötü
Heineken 1864’te kurulduğunda taşımacılık atlarla yapılıyormuş, bu nedenle onlara vefa borcunu ödemek için küçük bir at barınağı var içeride ama bu mekanı gezerken tezek kokusundan zor duruluyor.

Neyseki hızlıca ilerleyip bu kokudan kurtulup bira yapımını anlatan kısa film izledikten sonra biranın nasıl içilmesi gerektiğini anlatan bir barmenin eşliğinde ilk biranızı içiyorsunuz. Sonrasında bol bol video ve fotoğraf çektirebileceğiniz ve e-postayla kendinize göndereceğiniz interaktif odalar var. Arada bir bölümde isterseniz Heineken bira şişesinin üzerine isminizi yazdırabilme imkanı sunan cihazlar var. Buradan yazmak istediğiniz metni girip tutarı kredi kartınızla ödüyorsunuz. Şişeniz tur sonunda size veriliyor. Nakit ödemek isterseniz yine tur sonunda şişenin verildiği yere gidip ödemenizi yapıyorsunuz ancak şişenin üzerine metin yazılana kadar beklemeniz gerekiyor.
Gezinin sonunda da ufak bir discoda bilekliğinizdeki 2 tane düğmeyle 2 bira daha içip turu tamamlıyorsunuz. Çıkışta hediyelik eşya ve Heineken markalı kıyafetler alabileceğiniz bir dükkan var. Kalan 1 düğmeyle de ücretsiz bira bardağınızı alıp çıkıyorsunuz. Yaklaşık 2 saat kadar sürüyor.
Heineken Experience’tan çıktıktan sonra sağa dönüp ilk sokaktan tekrar sağa döndüğünüzde karşınıza büyük bir market olan Dirck III çıkacak. Markette alkol ürünleri diğer yerlere göre daha uygundu. Buradan alışveriş yaptıktan sonra yine tramvaya binip otelimize gittik. Elimizdeki poşetleri bırakıp akşam yemeği yemek için Hard Rock Café’ye gittik.

Hard Rock Café, Leidseplein adındaki meydana çok yakın. Meydandaki Apple Store’un yanındaki caddeden girip 2. sokaktan sağa döndüğünüzde ulaşabilirsiniz. Yalnız 2. sokak pek sokak gibi değil, beyaz Roma tapınağını andıran sütunların altından geçtiğinizde karşınıza çıkıyor.

Café’nin altında Hard Rock Store var. Buradan Hard Rock Café baskılı ürünler alabilirsiniz. Hard Rock Café’nin fiyatları beklendiği üzere pahalı, mekan fena değil.
3.gün
Sabah erken kalkıp I Amsterdam yazısının olduğu yerde fotoğraf çektirmek için tramvaya bindik. Sabah 9’da oradaydık, düne göre daha tenhaydı. Sonra Rijksmuseum sağımızda kalacak şekilde Hobbemastraat(Hobbema Caddesi) boyunca yürüyüp soldaki Vondelpark’a gidip aldığımız peynirlerden yaptığımız sandviçleri parkta yedik. Kısa bir moladan sonra parktan çıkıp aynı yönde yukarıya doğru yürüyüp sağdaki köprüden nehri geçtik ve Leidseplein’a geldik. Leidseplein’den yukarıya doğru yürüdüğünüzde solda FEBO’yu göreceksiniz. FEBO bir fast food restaurant zinciri. Biz denemedik ama içerde makinaya para atıp hamburger alabileceğiniz bir otomat var.

FEBO’nun internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın.
FEBO’nun biraz daha ilerisinde sağda Chipsy King‘den patates aldık. Amsterdam genelinde birkaç dükkanları olan bir zincir.



3 boy arasından seçtiğiniz patates kızartmasını alıp, yanında da sos alarak afiyetle yiyebilirsiniz. Yukarı doğru yürümeye devam ettiğinizde yol boyunca hediyelik eşya dükkanları ve mağazalar göreceksiniz. Sokak araba trafiğine kapalı, tramvaylar çalışıyor.

Chipsy King’ten sonra 3 kez kanalın üzerinden geçtiğinizde sağda Singel Caddesi üzerinde Çiçek Pazarı(Bloemenmarkt)’nı göreceksiniz. Burası MFÖ’nün Sarı Laleler şarkısında geçen çiçek pazarı. Mart ayında gittiğimiz için bol bol lale görebildik. Hatta neredeyse sadece lale vardı diyebilirim.

Çiçek Pazarı’ndaki tüm dükkanları gezip Muntplein’a ulaşacaksınız. Muntplein(Munt Meydanı)’de Munttoren(Darphane Kulesi) ve Hotel de l’Europe(Avrupa Oteli) yer alıyor. Munttoren, Amsterdam’ın orta çağda yapılmış tarihi duvarının bir parçası olarak 1480 yılında inşa edilmiş. İlk yapıldığında bir kapı, muhafız evi ve iki adet de kule olarak yapılmış. 1618 yılında çıkan bir yangında muhafız evi ve batıdaki kulenin bir kısmı ayakta kalmış. 1620 yılında kule Flemenk heykeltraş Hendrick de Keyser tarafından sekiz köşeli bir çatı, 4 adet saat ve çan eklenerek tekrar inşa edilmiş.

Munttoren’in sağ çaprazında 1895-1896 yılları arasında inşa edilmiş olan 5 yıldızlı Hotel de l’Europe yer alıyor.

Munttoren’in arkasındaki sokaktan kanal boyunca(Çiçek Pazarı’nın karşı kıyısı) şehrin kuzeyine doğru yürüdük. 5. köprüden sola dönüp(Raadhuisstraat) ikinci köprüyü geçtikten sonra önce sağa(Keizersgracht) dönüp sonra soldaki ilk sokağa(Westermarkt) döndüğünüzde, sokağın sonunda sağda Anne Frank’in Evi’ne ulaşabilirsiniz. Adres : Prinsengracht 263-267 Amsterdam
Anne Frank 1929 – 1945 yılları arasında yaşamış, 2. Dünya Savaşı zamanında Yahudi Soykırımı’nda toplama kampında ölen bir Yahudi. Amsterdam’a gitmeden önce Anne Frank’in Günlüğü’nü alıp, küçük kızın günlüğünde anlattıklarını ve ölüme giden yolunu okumanızı tavsiye ederim. Anne Frank, 14 yaşındayken babası Otto Frank’ın Prinsengracht’taki ofis binasının arkasında bulunan gizli bölmede, 4 kişilik ailesi beraberlerindeki 4 kişiyle birlikte Almanlardan saklanmaya başlamışlar. Saklandıkları yer, binanın alt katındaki kütüphanenin arkasındaki gizli kapıdan ulaşılan bir bölüm. Saklandıkları yerdeki tüm pencereleri siyah filmle kapatıp ses çıkarmadan 2 yıl boyunca yaşamışlar. Otto Frank’in sekreteri Miep Gies saklandıkları süre boyunca onlara temel ihtiyaçlarını mümkün olduğunca sağlamaya çalışmış. Anne Frank burada yaşadıklarını 13. yaş gününde kendisine hediye edilen günlüğe yazmış. İki yıl sonra saklandıkları yer, eskiden Otto Frank’in dükkanında çalışan işçinin eşi Lena’nın ihbarı üzerine Alman polisler tarafı basılmış. Saklanan 8 kişi toplama kampına gönderilmiş. İhbarın sebebi; Lena’nın oğlunun savaşta ölmesi, eşinin de Frankler’in dükkanında çalıştığı için toplama kampına gönderileceği endişesiyle eşini de kaybetmeyi göze alamaması olarak kayıtlarda geçiyor.

Frank ailesi ve diğer 2 aile trenle Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderilmiş. Frank ailesinden bir tek Otto Frank sağ kalmış, Anne Frank Autscwitz toplama kampında ölmüş.
Otto Frank, Amsterdam’a döndüğünde kızının günlüğünü sekreteri Miep Gies kendisine teslim etmiş. Şu anda onlarca dilde çevirileri, Oscar ödülü almış bir filmi var.
Anne Frank’in Evi ziyaretçi akınına uğrayan bir yer. İnternet üzerinden biletleri satılıyor ama neredeyse 1 aya kadar olan biletler satılmış oluyor. Bu nedenle seyahat tarihleriniz kesinleştiğinde hemen biletinizi almanızı tavsiye ederim. Yoksa bizim kadar şanslı değilseniz birkaç saat sırada bekleyebilirsiniz, biz şans eseri yarım saat kadar bekleyip içeri girebildik. Müze girişindeki bilet satış ofisinde Türkçe de olan bilgilendirme dokümanı veriliyor.
Anne Frank’in Evi Müzesi’ne giriş biletlerinin satıldığı internet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın. Sayfadaki Buy Tickets yazısını tıklayıp, ziyaret edeceğiniz gün ve saati seçerek bilet alabilirsiniz.




Yaklaşık 1 saat süren bir müze gezisinde birçok fotoğraf, günlüğün orjinali, Otto Frank’in videosu, Oscar ödüllü Anne Frank filminin orjinal Oscar ödülünü göreceksiniz.
Gezi sonrasında Anne Frank’in Evi’nden çıkıp, giriş kapısından kanala bakarken sağ yönde kuzeye doğru devam edip, ilk köprüden sola(Leliegracht), sonra sağa(Prinsengracht) dönüp 500 metre yürüdüğünüzde solda Winkel’i göreceksiniz. Yol üzerinde de Amsterdam Lale Müzesi(Tulip Museum) var.
Winkel’de daha önce okuduğum meşhur elmalı tartı yemek için geldik. Adres : Noordermarkt 43



1 adet kahve, 1 çay ve 2 elmalı tart için 10.80 Euro ödedik. Aslında ilk başta 1 tane elmalı tart sipariş ettik ama çok güzel bir tart geldiğinden 1 tane daha sipariş ettik. Eğer Amsterdam’da bu tarafa yolunuz düşerse gitmenizi tavsiye ederim.
Winkel’den çıkıp kalan son birkaç saatimizi kanal turu yaparak geçirmeye karar verip Amsterdam Centraal’e doğru yürüdük(Winkel’den çıkıp yukarıya kuzeye doğru yürüyüp, yol bitiminden sağa döndükten sonra dümdüz yürüdüğünüzde Amsterdam Centraal’e ulaşabilirsiniz).
Burada birçok tekne turu yer alıyor. Biz istasyon meydanındaki Holland International’a ait tekneye bindik. İnternet sitesine ulaşmak için lütfen tıklayın. Birçok bilet türü var. Biz 1 saatlik tur satın aldık, 13.50 Euro ödedik. İngilizce dil seçeneği var. İlk önce tekne Amsterdam kanallarının dışına çıkıyor.
Tura 1952’de yapılan Hollanda Film Müzesi(EYE)‘ni görerek başlıyorsunuz. Sonra konserlerin verildiği Bimhuis.


Sonrasında Amsterdam’ın kanallarında gezmeye başlıyorsunuz.




Turun sonuna doğru Bilim Merkezi NEMO‘yu göreceksiniz. NEMO 1923’te açılmış, şimdiki binası 1997’de yapılmış.

Deniz içerisinde yer alan Sea Palace Çin Restaurantı

1 saatin sonunda tura başladığımız noktada inip otelimize yürüyüp bavullarımızı aldık ve Amsterdam Centraal’den trene binip havaalanına gittik.

Uçağınız gece geç saateyse birçok dükkan kapanmış oluyor. O yüzden hediyelik eşya alışverişinizi hem pahalı olduğundan hem de gece kapalı olduğundan şehir merkezinde halletmenizi tavsiye ederim.
Yeni eklenecek şehirlerle ilgili anında bilgi sahibi olmak için hemen Facebook ve Twitter hesaplarımı takip etmeye başlayın.
Yazımla ilgili yorumlarınızı bekliyorum.
İyi seyahatler
Çok güzel bir gezi yazısı olmuş ayrıntılar içinde sizi kutlarım kısmetse Şubat 2015 de ben de gidiyorum. Tecrübelerinizden faydalanacağım.
sedat beye katılıyorum gerçekten çok güzel ve detaylı bir yazı olmuş.. umarim bize de canlı görmek nasip olur.
Yorumunuz için çok teşekkürler.
Açıklamalar detay vs çok güzel bir yazı olmuş.Çok işimize yarayacak verdiğiniz bilgiler .Kısmetse 2015 temmuz da biz de Amsterdam da olacağız.
Yorumunuz için çok teşekkürler Ebru Hanım. Şimdiden iyi yolculuklar
Merhaba
Yazinizda bir kac noktayı duzeltmek için yazmak istedim. Bir kaç günlük biletleri tramlardan inerken okutmak gerekmemekte. Burada yaşayanların akbil gibi kartları var ve bindiğinizde 4 eur kesilir, bu en uzun mesafenin ücretidir. İnerken biz bu kartlarımızı okutuyoruz ki gittiğimiz mesafeye göre ücreti belirleyip daha az para kessin. Tramlarda “Please remember to check out” demelerinin nedeni budur. FEBO yememeniz doğru bir karar olmuş
Merhaba söylediğimiz gibi değil. Ben su an amsterdamdayim 48 saatlik bilet aldim bileti binerken ve inerken mutlaka okutmalisiniz. Mutlaka diyorum eğer okutmazsaniz bilet yaniyor ☺slm lar
Elinize emeğinize sağlık.Gerçekten gezen ve öncesinde hep böyle yazılan okuyan biri olarak bu kadar detaylı ve güzelini görmemiştim. Teşekkür ederim,çok yararlı oldu
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim
merhaba von gogh müzesi için ben de bilet aldım yazınızı okuduktan sonra gitmeye karar verdim. Ancak bir şey sormak istiyorum. Eşimle birlikte gidiceğiz ve ben 2 yetişkin bilet aldım online olarak biletlerim elime ulaştığında gördüm ki ikisinde de benim adım yazıyor sizce bu sorun olur mu 1 bilet daha almam gerekir mi? Bilgilerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum
Merhaba,
Aldığım Van Gogh müze biletlerine tekrar baktım az önce. Ben de 6 tane bilet almıştım, hepsinde benim adım yazıyor. Sorun olmayacaktır.
İyi seyahatler
blog için tsk ler ..:) central statıon dan havaalınına gitmek için biletleri central statıon dan mı alalım? kısaca anlatırmısınız ? tekrar tsk ler
Merhaba,
Biz havaalanından gidiş-dönüş bileti almıştık her iki gidişimizde de. Ama Amsterdam Centraal’den de tek yön için bilet alabilirsiniz.
İyi seyahatler
Merhaba,
Eşimle Amsterdam’a gidiyoruz haftaya, bir sorum olacaktı;
Yazınız çok güzel teşekkürler
Amsterdam’ dan Belçika’ya trenle geçiş nasıl oluyor? Bilgi verirseniz sevinirim.
Merhaba,
Yorumunuz için teşekkür ederim. Ben tren kullanmadım ama Amsterdam Centraal’den hareket ediyorlar. Thalys benim bildiğim tren şirketi ama bunun dışında daha uygun fiyatlı trenler de var. Araba kiralayıp gezmeyi düşünürseniz, yollar da çok güzel. Daha keyifli olabilir.
İyi seyahatler.
elinize sağlık.. çok beğendim
Çok teşekkür ederim yorumunuz için
merhaba.turla amsterdama gidicem.2gün brugge ye götürüyor onun yerine zaaanse schans gidelim diyorum ne dersiniz brugge için
Merhaba,
İkisi de çok güzel yerler ama zaman kısıtından dolayı seçim yapacaksam ben Brugge’ü tercih ederdim.
bence fotoğraflarına bakın her ikisinin de. Hangisini daha çok beğenirsin, ona gidin 
İyi seyahatler
Nisan 2017’de Amsterdam’a gideceğim. Uçak biletim ve konaklama rezervasyonum hazır. Şimdiden Amsterdam ile ilgili gezi yazıları okuyorum, notlar alıyorum, kendi gezi planımı oluşturuyorum. Sizin yazınız sade ve akıcı anlatımı, sokak adı ve bina numarasına kadar adres tarifleri ve adeta okuyanı Amsterdam’da sokak sokak gezdirircesine kurgusu ile son derece farklı. Amsterdam dönüşünde bu denli güzel ve faydalı bir Amsterdam gezi yazısı hazırlayabilir miyim, doğrusu emin değilim.
Emekleriniz ve paylaşımınız için teşekkürler. Saygılarımla.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim Sümer Bey.
Size şimdiden harika bir Amsterdam seyahati geçirmenizi diliyorum.
Merhaba Ben haftaya Amsterdam a iş için seyahat edeceğim,
Otelim Dimen de sanırım Amsterdama 20 dk uzaklıktaymış birden fazla sorularım var aslında ilk yurt dışı seyahatim olacak, Mail adresinizden ulaşabilmem mümkünmüdür,
Teşekkürler bilgilendirme için
11-14 şubat arası Amsterdam’da olacağım, gerçekten bugüne kadar okuduğum en güzel rehberlerden bir tanesi, oldukça açıklayıcı ve detaylı. Volendam’a gitmiş miydiniz, önerir misiniz?
Yorumunuz için çok teşekkür ederim

Volendam’a gittim, tavsiye ederim ancak Amsterdam’a göre daha soğuk ve ana caddesi açık denizin kenarında olduğundan rüzgar alıyor. Sıkı giyinin gitmeden önce
İyi seyahatler..
tek tek not aldım herşeyi.
çok teşekkürler harika bir yazı.
benm merak ettiğim bu 24 saatlik bilet
(amsterdam cenraal den zanse şans a olan)
onu sadece o yolculuk için mi kullanıyoruz?
metro biletleri ayrı sanırım?
Merhaba,
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Evet, Zaanse Schans biletleriyle metro biletleri ayrı satılıyor.
İyi seyahatler
Selamlar,
Teşekkürler detaylı yazınız için. Volendam ve Marken’e de gitmek istiyoruz. Şehir merkezinden otobüsler kalkıyormuş sanırım (gidiş dönüş 10 euro). Bu konuyla ilgili bilginiz var mı?
Merhaba,
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Ben Volendam’a gittim, otobüsler Amsterdam Centraal’in arka kısmından otobüse binmiştik. 316 nolu otobüs gidiyor. Bilet fiyatını hatırlayamıyorum ama otobüse binince şoförden almıştık.
İyi seyahatler.
Fransa’dan sonra mutlaka gideceğiz Amsterdam’a da ellerinize sağlık.
Çok teşekkürler
Amsterdamdayim ve tek basina geziyorum cok guzel rehberlik etti yaziniz tesekkurler… yenilerinide bekleriz….
Yorumunuz için çok teşekkürler, iyi seyahatler.
Emre Bey merhaba, ben de her şeyi tek tek not aldım. Emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş. Sevgiler
Çok teşekkürler
Merhaba, aydınlatıcı yol gösterici yazılarınız ve güzel anlatımınız için çok teşekkürler.
Merhaba,
Yorumunuz için teşekkür ederim